20080419


yapamayacağını biliyorum.
ancak öyle varız çünkü.
olmayanı istemek
bütün olmayanlarda tek bir olur aramak
olur'u bulunca da halatla bağlanmak o olura
sormadan hiç
olur mu diye.
cennet ve cehennemin evliliği de böyle.
blake gravürize ettiğinde ben daha dünyada yoktum ama
hissedilen sıcaklık ve varolan sıcaklık
meteorolojik ya da herhangi bir olojik açıdan
ontolojik açıdan da kendi devrimimizi tamamlarsak şayet
gerek kalmayacak insanın kendisi olabilmesinin tek koşulu olan
kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesi düsturuna.
yalnızca eğildim
balık kasasını kaldırmak için
sonra da suya bırakacaktım ama
çoktan ölmüşlerdi.
her şeyi bir gölge sadeliğinde yaşayıp
bir gölge sessizliğinde giden-ler
yoklukları sonradan gelip içimize oturan
sonra da bir daha hiç kalkıp gitmeyen-ler
ruhlarınızla sıkışıyor ruhum,
gene de bu yaşamak.
nasıl ki senin için yazmaksa yaşamak
tözün içinde ayrış-tırıl-mak benim için de
çoğun, sıkı bir yumruk yemiş gibi
sol yanağım,
gövdemi taşıyan ağaç kovukları
şehre taşınıyorlar,
dokuz kitap rafından başka bir de
küçük bir fotograf
ne zaman baksam
kendimin tamamlanmayan evrimi
getirebildiğim bir avuç defne yaprağının üzerinde
dinleniyoruz
çocuklar
ve ben.

ahir zamanlara ait bir cüce cesedi sokağı geçiyor sürüklenerek.
hiç kan yok.





m.